-
1 layık olmak
лаек булу -
2 lâyık olmak
v. be worthy of, deserve, be deserving of, merit, rate* * *deserve -
3 layık olmak
şirjaw bûn -
4 layık\ olmak
заслу́живать -
5 layık olmak
to be worthy of, to deserve, to merit -
6 iyi davranışa lâyık olmak
v. deserve well of -
7 kötü muameleye lâyık olmak
v. deserve ill of -
8 layık
würdig, wertbirini bir şeye \layık görmek jdn einer [o für eine] Sache würdig halten; ( uygun görmek) jdn für etw geeignet haltenbir şeye \layık olmak einer Sache würdig sein, sich einer Sache würdig erweisen; ( uygun olmak) für etw geeignet seinbaşarısı takdire \layıktır ( geh) seiner Leistung gebührt Anerkennungitimada \layık olduğunu gösterdi er hat gezeigt, dass er des Vertrauens würdig istlayığını bulmak einen würdigen Gegner finden; ( yaraşır eşini bulmak) einen passenden Partner finden; ( hak ettiği cezayı bulmak) seine gerechte Strafe bekommen -
9 layık
layığını bulmak die gerechte Belohnung ( oder Strafe) erhalten; den passenden Lebensgefährten finden;-i -e layık görmek jemanden geeignet halten für;-e layık olmak verdienen A, würdig sein G -
10 lâyık
досто́йный* * *озвонч. -ğıдосто́йный, заслу́живающий (чего-л.)övgüye lâyık — досто́йный похвалы́
lâyığını bulmak — а) получи́ть подходя́щую па́ру; б) получи́ть по заслу́гам
lâyık olmak — а) быть досто́йным, заслужи́ть что; б) соотве́тствовать чему
-
11 layık
"1. /a/ deserving of; worthy of; (person) suited to be, fit to be. 2. suitable, appropriate, proper. - bulmak /ı, a/ to deem (someone, something) worthy or suitable of; to find (something, someone) appropriate enough for/to. -ını bulmak 1. to find a suitable mate. 2. to get one´s just deserts. - görmek /ı, a/ to deem (someone, something) worthy or suitable of; to find (something, someone) appropriate enough for/to. - olmak /a/ to deserve, be worthy of; to suit, be appropriate for/to." -
12 быть достойным
layık olmak -
13 достойный внимания
layık olmak -
14 لياقت داشتن
layık olmak -
15 лаек булу
layık olmak, yaraşmak, uymak -
16 заслуживать
hak etmek,kazanmak; değmek,layık olmak* * *1) haketmek; kazanmakзаслужи́ть всео́бщее дове́рие — herkesin itimadını kazanmak
он не заслу́живал э́того оскорбле́ния — bu hakarete müstahak değildi; bu hakareti haketmedi
2) тк. несов. değmek; layık olmakсочли́, что про́сьба заслу́живает рассмотре́ния — başvuru incelenmeye değer bulundu
он заслу́живает похвалы́ — övgüye layıktır
его́ рабо́та заслу́живает похвалы́ — çalışması övgüye değer
не заслу́живать внима́ния — dikkate değmemek
-
17 merit
n. değer, erdem, meziyet, fazilet, yararlık————————v. değmek, layık olmak, hak etmek* * *1. hak et (v.) 2. ödül (n.) 3. yaraşırlık* * *['merit] 1. noun1) (the quality of worth, excellence or praiseworthiness: He reached his present position through merit.) erdem, meziyet2) (a good point or quality: His speech had at least the merit of being short.) değer2. verb(to deserve as reward or punishment: Your case merits careful consideration.) haketmek, lâyık olmak -
18 достойный
değer,layık,saygın* * *1) değer; layıkдосто́йный осужде́ния — takbihe değer
быть досто́йным чего-л. — bir şeye layık olmak; bir şeyi haketmek
досто́йный внима́ния — dikkate değer
2) в соч.досто́йная ка́ра — haklı bir ceza
он получи́л досто́йную награ́ду — hakkı olan / hakettiği bir ödül aldı
3) уст. ( почтенный) saygın -
19 würdig
-
20 გამსახურება
f.hak etmek, layık olmaki.haketme, layık olma
См. также в других словарях:
layık olmak — 1) hak kazanmış olmak Bu itimada ne kadar az layık olduklarının farkına ancak yıllar sonra varabilmişimdir. Y. K. Karaosmanoğlu 2) uygun olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
layık — sf., ğı, Ar. lāyiḳ 1) Nitelikleri, özü, hareketleri, davranışlarıyla bir şeyi elde etmeye hak kazanmış olan Sevilmeye o herkesten fazla layıktır. P. Safa 2) Bir kimseye uygun olan, yaraşan Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller layık görmek layık… … Çağatay Osmanlı Sözlük
müstahak olmak — hak kazanmak, layık olmak Sen bu akıbete iki defa müstahak olmuşsun çocuğum. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
BEV — Deve yavrusunun derisi. (Bunu samanla doldurup anasına gösterirler. tâ ki sağılmaktan kaçmasın diye.) BEV : Geri çekmek. * Lâyık olmak. * İkrar etmek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
BEVE' — Geri çekmek. * İkrar etmek. * Lâyık olmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
LİYAKAT — İktidar. Ehliyet. Hüner. Lâyık olmak. Fazilet. Kıymetlilik … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
erzimak — deyeri ve kadr u kiymeti olmak, behasi olmak, layik ve şayeste olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
müstahak — sf., Ar. mustaḥaḳḳ 1) Hak etmiş, hak kazanmış, layık Sen bu kafayla daha beterine de müstahaksın! N. Cumalı 2) is. Bir kimsenin layık olduğu ödül veya ceza Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller müstahak olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağız — 1. is. Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü 2. is., ğzı, anat. 1) Yüzde, avurtlarla iki çene arasında, ses çıkarmaya, soluk alıp vermeye ve besinleri içine almaya yarayan boşluk 2) Bu boşluğun dudakları çevrelediği bölümü Küçük bir ağız. 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
düşündürmek — i 1) Düşünmesine sebep olmak, düşünmesine yol açmak 2) Akla getirmek, hatırlatmak, önceden kestirmek Yeryüzünde büyük işler görmeye layık bir millet olduğumuzu düşündürecek, on sekiz milyonu altmış milyona, seksen milyona çıkaracaktır. O. S.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kral — is. 1) En yüksek devlet otoritesini, bütün devlet başkanlığı yetkilerini kalıtım veya soylularca seçilme yoluyla elinde bulunduran kimse İngiliz kralı. 2) mec. Herhangi bir alanda başkalarından üstün, başarılı olan kimse Satranç kralı. 3) mec.… … Çağatay Osmanlı Sözlük